26 Aralık 2016 Pazartesi

Duyuru || Transfobi İle Bağlantımız Değil, Mücadelemiz Olabilir

Geçtiğimiz günlerde Blog yazarı Halil Kandok'un "Transeksüellik bedeniyle barışamamış bir eşcinselliktir." başlıklı kişisel yargılarını genel geçermişcesine yansıtan, bilimsel metotlardan uzak, son derece talihsiz yazısına şahit olmanın üzüntüsünü yaşıyoruz. Denizli LGBTİ Aileleri Grubu olarak Halil Kandok ile hiçbir bağlantımız olmadığını, transfobi ile bir bağlantı değil, ancak mücadelemiz olabileceğini önemle duyururuz.

Öyle ki kendisi de bizimle bir bağlantısı bulunmadığını açıkça 29 Temmuz 2016 tarihli "Denizli LGBTİ Aileleri Grubuyla hiçbir şekilde alakam yoktur." yazısında belirtmiştir.

Sevgi ve dayanışmayla...

                                                                                             Denizli LGBTİ Aileleri Grubu






10 Aralık 2016 Cumartesi

Haftalık Toplantı Raporumuz Sizlerle | Toplantımızın Konuğu "Yeryüzü Kadınları"

Her hafta olduğu gibi bu hafta da beraberdik. Bu haftaki toplantımızın konuğu "Yeryüzü Kadınları" oluşumuydu. Toplantımıza yine tanımlar ve kendimizi tanıtma ile başladık.
20'den fazla katılımla gerçekleştirdiğimiz toplantımızın gündemi, doğal olarak konuklarımızdı. Kendilerini sosyalist-feminist kadın örgütü olarak ifade eden Yeryüzü Kadınları ile Denizli LGBTİ Aileleri Grubu olarak tanışmanın heyecanı, her iki grupta da gözlemlenmekteydi. Türkiye'de feminizm hareketinde LGBTİ'nin öneminden, LGBTİ ve feminizmin ortak mücadele alanlarından, birlikte neler yapabileceğimizden bahsettik.
Yeryüzü Kadınları'ndan arkadaşlar, lezbiyen ve biseksüel kadınların yanı sıra, transeksüel kadınlarında oluşumlarında yer alması gerektiğini, heteroseksist düzene karşı birlikte mücadele etmek gerektiğinin önemini vurguladılar. Beraber daha çok etkinliklerde birlikte yol almanın heyecanı da hepimizin ortak duygusuydu.
Toplantımızın bir konuğu da Ankara Üniversitesi'nde "Toplumsal Cinsiyet" üzerine çalışma yapan bir akademisyendi. Kendisi toplantımızın dışında da bizlerle Denizli'de LGBTİ hareketi üzerine konuşmak için randevulaştı.
Buradan bir kez daha bizlerin davetini kırmayıp toplantımıza katılan Yeryüzü Kadınları üyelerine sonsuz teşekkür ediyoruz.
Sevgi ve dayanışmayla... 




11 Kasım 2016 Cuma

Haftalık Toplantı Raporumuz

Denizli LGBTİ Aileleri Grubu olarak haftalık toplantımızı gerçekleştirdik. Toplantımız her hafta olduğu gibi bu hafta da tanımlamalar ve kendimizi tanıtma ile başladı.

Bu hafta toplantımızın konusu olarak aramıza yeni katılan ve açılımlarını gerçekleştiren arkadaşlarımızı dinledik. 

Aramıza yeni katılan bir arkadaşımız, bizlerle aynı ortamda olmaktan duyduğu mutluluğu paylaştı. İş yerinde yaşadığı bir aşkın duyulması üzerine durumu ablaları ile paylaşmış. Ablaları ilk başta duruma bir hastalık olarak baksalar da, ablasının bir arkadaşının, ablalarını bu konuda bilinçlendirdiğini ve kendisine de çok destek olduğunu anlattı.

Daha önce ailesine açılımda destek olduğumuz trans erkek arkadaşımızın, cinsiyet geçiş sürecini başlattığını sizlerle buradan paylaşmıştık. Arkadaşımızın babası, kendisine artık, duymak istediği isimle hitap ediyormuş. Ayrıca yeğenleri de kendisine artık amca/dayı demeye başlamışlar. Ama en çok hoşuna giden ise geçen hafta ziyarete gelen babaannesinin kendisine oğlum demesi olmuş. Güzel bir gelecek diliyoruz kendisine, grubumuz olarak.

Bir trans erkek arkadaşımız da iş yerinde kendisine transeksüellik konusunda olumlu konuşan arkadaşlarının da cesareti ile tüm iş yerine açılımını yapmış. Bu durumu problem etmeyen iş yerinde arkadaşlarıyla da arası gayet iyiymiş.

Tüm arkadaşlarımızın bu mutluluklarını paylaşıyor, kendilerine mutlu bir ömür diliyoruz. 18 Kasım, Cuma akşamı, saat 20.30'da tekrar görüşmek üzere...


28 Ekim 2016 Cuma

Denizli LGBTİ Aileleri Grubu Haftalık Toplantı Raporu

Her hafta olduğu gibi bu cuma da beraberdik. Toplantımıza 20'ye yakın katılım ile başladık. Bu hafta toplantımıza 2014 yılından bugüne yaptığımız etkinliklerden bahsederek başladık. Daha sonra her hafta olduğu gibi tanımlar ve tanıtım ile başladık. 

Toplantımıza üniversiteden yeni katılımcılar vardı. 2 biseksüel kadın arkadaş toplantımızı duyunca gelmek istediklerini, dayanışma ve mücadelede beraber yol almak istediklerini belirttiler. Mülteci bir eşcinsel arkadaş da toplantıdan dayanışma ve sosyalleşme adına umutlu olduğunu dile getirdi.

Oluşumumuz olarak başlattığımız "Kıyafet Bankası"için çok fazla yardım geldi. Bunları yerlerine ulaştırmak için kendi aramızda iş bölümü gerçekleştirdik. 

LGBTİ bireyi mülteci arkadaşlarımızın devlet ve üniversite hastanesinde yaşadıkları zorluklardan bahsettik. ASAM adına toplantımıza katılan Derya, bu sorunlara çözüm getirme de beraber neler yapabileceğimizi sordu. Bu konu üzerine tartıştık.
4 Kasım Cuma akşamı, saat 20.30'da Always Kafe'de görüşmek üzere.



9 Ekim 2016 Pazar

Haftalık Toplantı Raporumuz Sizlerle

Toplantımız bu hafta çok az bir katılımla gerçekleşti. Konser ve kulüp partileri nedeniyle arkadaşlarımız bir haftalığına bizleri ektiler. :) Tabii ki kalplerinin bizlerle olduğunu biliyor, haftaya gerçekleştireceğimiz toplantımızda kendilerini yine aramızda görmek istiyoruz. :)

Biz yine tanımlama ve kendimizi tanıtma ile başladık. Ardından Athena'nın "transeksüellik ve transfobi" konulu klibinden bahsettik. Haftaya neler konuşabileceğimizi, toplantılarda ne gibi etkinlikler yapabileceğimizi konuştuk.

14 Ekim Cuma, saat 20.00'de Always Kafe'de görüşmek üzere, hoşçakalın.


6 Ekim 2016 Perşembe

Trans Erkek Evrem, Ailesine Açılımını ve Denizli LGBTİ Aileleri Grubu ile Tanışmasını Yazdı

Merhaba arkadaşlar, ben Evrem. Trans erkeğim. Aileme açılalı 4 sene oldu. Sevdiğim kızla 4 yıldır birlikteydim. Aileme açılmamdaki en büyük etkenlerden biri buydu. Açılımdan sonra ailemin olumlu karşıladığını düşünüyordum. Ama sadece bana öyle göstermişler.

16 ekim 2015 tarihinde cezaevine girdim. Ağır bir suç yada yüz kızartıcı bir suç  değil, kız arkadaşım ile 3 defa kaçtık. Ailesi benim kız arkadaşımı zorla kaçırdığımı söyleyip bana iftira attı. 7 ay hapiste kaldım. Bu 7 aylık sürede sevdiğim kızdan hiçbir haber alamadım. Anneme her sorduğumda hiç aramadığını söyledi. Ancak gerçek bu değilmiş...

Cezam bitip dışarı çıktığımda hiçbir şey  bıraktığım gibi değildi. Ailemi çektim karşıma: "Ben bu kızı seviyorum, ben böyleyim, yanlış bedende dünyaya geldim." dedim. Yüzüme karşı "Tamam." deseler de başka insanlara saçımı uzatıp bir erkekle evlenmem gerektiğini söylüyorlardı.

Uzun süre intiharı  düşündüm. Daha sonra öz abim gibi gördüğüm Denizli LGBTİ Aileleri Grubu'ndan Yiğit Abi ile konuştum. Beni bu fikirden vazgeçirdi ve bana teselli verdi. Uzakta da olsa, onun sesini duymak bile bana yalnız olmadığımı hissettirdi. Bana Denizli LGBTİ ve Aileleri Grubu'ndan ve Dr. Nilgül Yalçınoğlu’ndan bahsetti. Ailelerinin kabullenmediği LGBTİ bireylerinin aileleriyle görüşmeye gittiklerini ve destek olduklarını söyledi. İçimde bir umut oldu. Çünkü biliyordum ki ailem başka bir LGBTİ bireyini ve ailesini görünce yalnız olmadıklarını anlayacaklardı. Nilgül Abla ve Yiğit Abi ile konuştum, yeri ve günü ayarladık. Heyecandan yerimde duramıyordum.

Buluşma günü geldi çattı. Nilgül Abla’nın acil bir işi çıktığı için gelemedi. Gelemese bile telefondan desteğini eksik etmedi. Ama Yiğit Abi, sağ olsun, yanında birkaç trans erkek arkadaşı da getirdi ve hepsi annemle tanıştılar. Anneme her şeyi anlattılar ve güvenini kazandılar. Kalkarlarken annem onları bir gün misafir etmek istediğini bile söyledi. Biliyordum ki annem sevmediği insanları değil evine çağırmak, onlarla konuşmazdı bile. Çok mutluydum o gün. Annem ilk gün bir şey demese de bayram günü bana 2 adet erkek gömleği almış. Şimdilik kendi ismimle hitap etmeseler de bana oğlum diyorlar artık.

Başta Yiğit Abim  ve Nilgül Abla olmak üzere, Denizli LGBTİ Aileleri Grubu'na çok teşekkür  ederim. Darısı ailesiyle sorun yaşayan bütün kardeşlerimin başına olur umarım.
                                                                                                                            Evrem C.

Trans Erkek Babası: Meğer 2 Oğlum Varmış! | Aile Açılımımız Çok Güzel Geçti

Dün akşam bir trans erkek arkadaşımızın babası ile görüştük. Bizi evlerinde ağırlayan ailemize öncelikle teşekkür ederiz. Dün akşamki toplantıdan güzel notları sizlerle de paylaşmak istedik. 

Ailelerindeki sağlık personelinin yanlış yönlendirmesi sonucunda babamızın kafası biraz karışmış, bu durumu hormonal bir olay gibi anlamış. Biz de transeksüel bireylerin genel bir yargı olan "kadın/erkek hormonu fazla da o yüzden böyle(!)" ifadesi ile bağdaşmadığını anlatmak için gittik. İki transeksüel annesi, iki transeksüel arkadaşımız ve bir sağlık personeli arkadaşımız ile gittiğimiz evde, ailemiz bizi güler yüzle karşıladı. Babamız aklındaki soruları sordu, bizler de elimizden geldiğince cevaplamaya çalıştık. 

Bizimle gelen annemiz, trans kadın olan çocuğundan bahsetti, deneyimlerini anlattı. Yine trans arkadaşlarımız da sürecin nasıl işleyeceğinden bahsetti. Akşamın sonunda babamız, oğlunun transeksüelliğinin hormonal bir durum olmadığını, tedavi dediğimiz şeyin cinsiyet geçişi olduğunu anladığını ve kabullendiğini; "Meğer 2 oğlum varmış!" diyerek ifade etti.  Ayrıca babamız bizi, ilerleyen günlerden annesinin geleceğinden ve bizi kendisi ile tanıştırmak için tekrar davet etti. 

Ailemizin yanından ayrıldıktan sonra, trans erkek arkadaşımız babası ile konuştuğunu ve kendisine daha güzel bir yaklaşımda bulunduğunu söyledi. Geldiğimiz için teşekkür etti ve mutluluğunu paylaştı. Bu da bize yetti. :)


4 Ekim 2016 Salı

Haftalık Toplantı Raporumuz Yayınlandı (30.09.2016)

30 Eylül Cuma akşamı gerçekleştirdiğimiz toplantımızın raporunu yayınlamakta biraz geciktik. Öncelikle bu sebeple özür diliyoruz.

Toplantımıza her hafta olduğu gibi tanımlamalarımız ve kendimizi tanıtma ile başladık. Tanımlamaların ve kendimizi tanıtmanın sonrasında arkadaşlarımız deneyimlerini paylaştı. Aile açılımına destek olduğumuz bir arkadaşımız, geçtiğimiz hafta annesi ile yaşadığı bir olayı bizlerle paylaştı. Bir komşuları ile karşılaşan annemize çocukları sorulduğunda; "İki oğlum var." diye cevap vermesi hem arkadaşımızı hem de bizleri çok mutlu etti. Ancak bu arkadaşımızın babası, tanıdıkları bir sağlık personelinin bilinçsizliği yüzünden arkadaşımızın translığını kabullenme de zorluk yaşıyor. Tekrar bir aile toplantısı düzenlemeyi kararlaştırdık. Bu sırada ailemizde "baba" karakterinin yokluğu da gözümüzden kaçmadı.

Üniversitede bir kulüp kurma fikrimiz hala devam ediyor. Geçtiğimiz dönem ülkemizde yaşanan durumlar bahane edilerek yeni bir kulüp başvurusunun durdurulduğu söylenmişti. Ancak biz çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Film gösterimi ve atölye çalışmaları konusunda bilgi alışverişinde de bulunduk. 7 Ekim Cuma akşamı, saat 20.00'de Always Kafe'de görüşmek üzere...




25 Eylül 2016 Pazar

Denizli LGBTİ Aileleri Grubu Yeni Dönemine Başladı

Yaz ayları boyunca devam eden toplantılarımız bu hafta da gerçekleşti. Yaklaşık 20 kişilik bir katılımla gerçekleşen toplantımıza tanımlama ve kendimizi tanıtarak başladık.
Yeni katılan arkadaşlarımız olduğu için toplantılarımızın amacından, etkinliklerimizden, aile grubumuzdan, açılım ve yardımlaşmalarımızdan bahsettik.
Bir trans arkadaşımız açılımı sonrasında sağlık çalışanı bir akrabalarının transfobik açıklamaları yüzünden ailesinin kendisine tavır aldığından bahsetti. Oluşumumuz olarak kendisi ile bu konu hakkında ortak bir yol izleme kararı aldık.
Oluşumumuzun en güzel yanlarından biri olan "yardımlaşma" hareketimizde son hızıyla devam ediyor. Trans erkek arkadaşımız Sacit, göğüs ameliyatı sonrasında diğer trans erkek arkadaşlara elinde bulunan göğüs binderlerini hediye etti.
Yeni bir dönem başlıyor artık. Oluşum olarak tüm etkinlik fikirlerine açık olduğumuzu belirtiyoruz. Her cuma, saat 20.00'de Always Kafe'de buluşalım!



3 Eylül 2016 Cumartesi

Haftalık Toplantı Raporu

Bu haftaki toplantımızda her zaman olduğu gibi cinsel kimlik tanımlamaları yapıldı,isteğe bağlı olarak kişiler kendini tanıttı.Konuşma sırası bir annemize geldiğinde, oğlunun eşcinsel olduğunu öğreneli bir yıla yakın bir zaman olduğunu ,neden benim oğlum neden biz diyerek sorguladığını anlattı.Kabullenmek çok zor ama hiçbir şey çocuğumdan daha önemli değil, hayat devam ediyor,buradaki herkesi çok seviyorum, hepiniz benim çocuğumsunuz diyerek sözlerini bitirdi.Böyle manevi desteğini esirgemeyen aileler bizi çok mutlu ediyor .
Geçen hafta annesine açılan trans erkek Kuzey arkadaşımızı dinledik.Annesiyle arasının iyi olduğunu ama ufak tefek tereddütlerinin olduğunu yine de üzerinden büyük bir yük kalktığını söyledi .
Gelelim toplantımızın yeni konuğuna ..Aramıza İranlı bir arkadaşımız katıldı.Ailesiyle sorunları var.Baba biraz sert ve tutucu bir adammış.abisinin ise devletle çok güçlü bağlantıları varmış.Çocuğun eşcinsel olduğu öğrenildiğinde çok büyük tepkiler vermişler ve sonra da biriyle nişanlamak istemişler o da çaresiz kalıp Türkiye ‘ye gelmiş.Burada da kendini güvende hissetmiyor,gerçekten de öldürülme riski var ailesi tarafından.ölüm korkusu halüsinasyon görmesine dahi sebep oluyor.Sürekli birinin onu izlediğini düşünüyor ve gözyaşlarını tutamıyor.Arkadaşlarımız ve annemiz ona yalnız olmadığını, ellerinden geldiği kadar yardımcı olabileceklerini söyleyerek destek oluyorlar.
O'nun yüzüne bir kere baksanız gözlerindeki korku ve endişeyi görmenize yeter..Nedir bu baskı değer mi çocuğunuza bu kadar stres yaşattığınıza?Bırakın biz de her genç gibi sadece dersten kaldığımıza,sevgilimizin bizi terk etmesine, işsiz kalmamıza üzülelim.Bırakın yeni dertler edinelim.En güvendiğimiz,kişiliğimizin oluşmasında emeği geçen ailelerimiz için söylüyorum bunları .Çocukken düştüğümüzde dizimiz kanadı diye canınız acırdı ,şimdi ruhumuz kanıyor neden yoksunuz?
Kimseye zararı olmayan bir insanın suç işlemiş gibi gözyaşı dökmesi kadar saçma bir şey yok bu hayatta.Aksine zarar verenler zil takıp oynarken..Tek istediğimiz saygı ve empati yapmanız.Örfünüz ,adetiniz ,etrafınızda söylenenler bir insanın hayatından daha değerliyse ,hepimiz ölmeyi hak etmişizdir zaten.

27 Ağustos 2016 Cumartesi

Haftalık Toplantımız Raporlandı | Ilgaz

Yağmurlu bir yaz gününün akşamı, bu hafta da Always Cafe'de toplantımızı gerçekleştirdik. 30- 40 kişilik katılım vardı (iki tane de köpeğimiz vardı), gündemimiz de hayli yoğundu; o kadar ki küçük bir grup olarak cumartesi günü de buluştuk.
Cuma akşamı hepimiz kendimizi tanıttıktan sonra, ASAM'dan katılan arkadaşımız Derya, mülteci trans bireylerin tedavi sürecinde yaşadığı zorluklardan bahsetti. Durum şöyle: İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi'ndeki trans terapisine başlayabilmek için Denizli'de bir hastaneden sevk alınması gerekiyormuş. Fakat üniversite hastanesi devlet hastanesine yolluyormuş, Devlet Hastanesi'ndeki doktorlarsa trans bireyleri hasta olarak istemediklerini belirtiyorlarmış. Bir doktorun muayene olma hakkı olan hastasını trans olduğu için reddetmesi ayrımcılığın en üst boyutlarından değildir de, nedir?!
Güzel bir haber ise destekçi bir arkadaşımızdan geldi. Arkadaşımız, iş yeri sahibi olarak üretimde 25 LGBTİ bireye (mülteci konumunda da olabilir) iş vermek istediğini söyledi. Evden çıkamayanlar için evde parça başı iş imkanı da varmış. Bu haber bizi çok sevindirdi.
Yönetmen bir dostumuzun çekebileceği LGBTİ temalı kısa film hakkında da konuştuk. Aramızdan filmde oynayabilecek birçok gönüllü çıktığı gibi, İranlı bir arkadaşımız da senaryo yazımını üstlenebileceğini söyledi.
İki trans erkek arkadaşımız, İzmir'de ailesiyle çok problem yaşayan başka bir trans erkeğin annesine nasıl çocuğunu kabul etmekte yardımcı olabildiklerinden ve bu durumdan çok mutlu olduklarından bahsettiler...
Görünürlük problemi nedeniyle toplantımıza katılamayan bir trans arkadaşımız ile buluşmak için İranlı LGBTİ dostlarımızın, İncilipınar'da açtıkları lokantaya gittik ve geceyi orada bitirdik. Çok güzel bir yer, hepinize öneririz. 

Denizli'de İran kültürünü tanıyabilmek büyük şans. Ayrılırken, cumartesi günü trans bir arkadışımızın annesine açılmasına yardım etmek için sözleştik.



19 Ağustos 2016 Cuma

#HandeKadereSesVer Basın Metni

23 yaşındaki transeksüel ve seks işçisi Hande Kader, kaçırıldı, tecavüz edildi ve yakılarak katledildi. Hande Kader ilk değildi!

Türkiye'de her yıl yüzlerce LGBTİ birey hakarete, saldırıya, tecavüze maruz kalıyor ve hatta cinayete kurban gidiyor. Toplumun hor gördüğü, dışladığı, görmezden geldiği transeksüeller yine aynı topluma medya tarafından aynı ötekileştirme yolu ile yansıtılıyor. Bu nefretin son kurbanı da Hande Kader oldu. Hande, önce kaçırıldı, tecavüz edildi ve yakılarak katledildi. İrem'i, Dora'yı, Çağla'yı, Efe'yi, Eylül'ü, Ahmet'i katleden zihniyet Hande'nin de hayatına sebep oldu. Katilleri tanıyoruz, hepsinin katili aynı: Transfobik zihniyet.

Aynı zihniyet Hande'nin öldürülmesinden sonra sessiz kalan zihniyetti. Hande, devletin "kadın" tanımına uymadığı ve seks işçiliği yapması nedeniyle sessizliğe gömüldü. Hande, 2015'in Onur Yürüyüşünde basına "Çekiyorsunuz ama yayınlamıyorsunuz, sesimizi kimse duymuyor!" diye haykırmıştı. Hande haklıydı, çünkü kendi ölümünde bile sessiz kalındı. Hande'nin sesi herkesin sessizliğine inat haykırdı.

Nefret cinayetine kurban giden ilk kadın Hande değildi. Ama son olması yine bizim elimizde. Hande için adalet, herkes için adalet! Tüm trans ve na-trans kadınların toplumda özgür olabildiği, demokratik bir ülke için kanunların yeniden düzenlenmesi ve bu kanunlarda "cinsel yönelim" ve "cinsiyet kimliği" ifadelerinin de yer almasını istiyoruz. Susmuyoruz, haykırıyoruz: Translar vardır!

                                                                                              Denizli LGBTİ Aileleri Grubu

14 Ağustos 2016 Pazar

Biz Ölmeyi Göze Alırken Sizin Bizimle Yaşamaya Cesaretiniz Yok || Yiğit Erduran

Ben de bir transım. Allah'ın trans olarak dünyaya getirdiği milyonlarca insandan biriyim. Seçimim olmayan bir durumu yaşıyorum ve bunu yaşıyorum diye nefret ediliyorum. Aslında hiçbir suçu olmayan, bir suçluyum gözünüzde.
Siz nefret kusan insanlardan birçok farkım var. Sevgiyle bakıyorum insanlara, "O'na bu kaderi Allah verdi." demesini biliyorum mesela. Hatta trans seks işçileriyle yatıp onları öldürmeyi düşünmüyorum. Kimseye zarar vermeden yaşıyorum.
6 kardeşli bir ailenin çocuğuyum ve bu durum, yani transeksüellik benim başımda. Hiç de kolay olmayan bu durumu, nefretiniz yüzünden bir kat daha zor yaşayıp, yine de umut dolu, sevgi dolu bakabiliyorum hayata. Nefretiniz, cahilce nefretiniz yüzünden bugün bir İNSAN yakılarak öldürüldü. İnsan diyorum! Özgecan gibi...
Nerdesiniz, nerede haykırışlarınız? Neden sesiniz çıkmıyor? Eylül Cansın, Hande, Onur ve daha bir sürü kardeşimiz... Yaşamaya hakkı olan kardeşlerimiz transfobiniz ve homofobiniz yüzünden hayatlarını yaşamadan ölüyor, öldürülüyor, katlediliyor!
Sahi siz nefret edenler! "Bu yaşantı günah!" deyip yapıyorsunuz değil mi? Söyler misiniz hangi ayette yazıyor insan öldürün diye? Denilmiyor mu "Yaradılanı sev, yaradandan ötürü" diye? Ama yok siz çok üstünsünüz, nefret edersiniz, tecavüz edersiniz, öldürürsünüz! O kadar üstünsünüz ki sevmeyi, anlamayı bilmezsiniz bile. Ne hikmetse... EVET! Ben bir transım, Hiçbir suçum, hatam, yanlışım yok! Ben sadece doğdum, dünyaya geldim. Alnımda bu yazıyla, bu kaderle doğdum ama çok yanlış yaptım değil mi? Tabii hakkınız vardır, nasıl olsa nefret cinayetlerinizde adalet bile sizden yana.
Gelin beni de öldürün, kana alışkın nefret kokan elleriniz!



6 Ağustos 2016 Cumartesi

"Siz bizim çocuklarımızsınız, her zaman yanınızdayız!" | Denizli LGBTİ Aileleri Haftalık Toplantısı Raporlandı

Denizli LGBTİ Aileleri Grubu, haftalık toplantısını 7 Ağustos Cuma akşamı, Always Kafe'de gerçekleştirdi. 20'den fazla katılımcı ile gerçekleştirilen toplantımızda LGBTİ bireyleri ve aileleri deneyimlerini ve düşüncelerini paylaştı.

Toplantımıza katılan bir trans kadın annesi kızının açılımından ve geçiş sürecinden paylaşımlar yaptı. Eşcinsel ve trans arkadaşlara; "Ben sizlerin bir annesiyim, sizler de benim evlatlarımsınız. Elimden geldiği sürece yanınızdayım. Yeter ki siz kendinizden emin ve güçlü olun. Sizi kabullenmeyen, dışlayan, işe yaramaz, yüz karası gören cahillere inat, onların karşısında dik durun." diye nasihatlerde bulundu.

Bir eşcinsel arkadaşımızın transeksüellerin ameliyatlarının zorunluluğu üzerine bir sorusu bu durum hakkında fikir alışverişlerine yol açtı. Ameliyatların gerekliliği, organların cinsiyet belirlemede rolü, toplumsal cinsiyetin etkisi gibi konular tartışıldı ve eleştirildi.

İranlı trans kadın arkadaşımız 7 aydır ameliyatları için araştırmalar yapsa da yeterli bilgiye ulaşamamış. Bu nedenle bizim oluşumumuza başvurmuş. Bizde geçiş süreciyle alakalı tıbbi süreci başlatmasında yardımcı olmuş, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi'ne başvurusunu yapmıştık. Raporunu aldı, önümüzdeki günlerde ameliyat süreci başlayacak. Biz de onun bu mutluluğuna ortak oluyor, arkadaşımıza bu süreçte sevgi ile destek olma sözünü veriyoruz.

Bu konuların dışında Türkiye'de LGBTİ hakereti, LGBTİ hakları ve mücadelesi, LGBTİ bireylerinin aileleri ile ilişkilerinin önemi gibi konuları da işledik.

Haftaya görüşmek üzere...




31 Temmuz 2016 Pazar

İçimden Geçenler | İlke

Merhaba, ben İlke.


23 yaşında, trans erkeğim. İstanbul'da yaşıyorum. Boğaziçi'nde "Çeviri Bilim" okuyorum.  Hedefim kendi organizasyon şirketimi kurmak, ama ondan önce bedenimin bazı fazlalıklarından kurtulmak var.

Soruları duyar gibiyim. "Nasıl fark ettin?", "Süreç nasıl işliyor?"... Bu soruları o kadar çok cevapladım ki bıktım artık. Geçmişimi anlatmak, neden kadın olamayacağıma dair rapor sunmak gibi geliyor. Oysa benim istediğim erkek olmak, kadın olmamak değil. Söyleyeceklerim de yıkmaya değil yapmaya yönelik olmalı.

Ben yolun başındayım. Uzun ve yer yer zorlu bir süreç beni bekliyor. Hep hayalini kurduğum şeye adım adım yaklaşıyorum. (Tabii bu arada ailemden ve eski dostlardan adım adım uzaklaşıyorum ama yapacak bir şey yok.) Aldığım erkek gömlekleri çok yakışacak mesela, sütyen gibi bir işkence aletiyle işim olmayacak. Bedenim tahta gibi düz olacak. Kravatlara çok düşkünüm, çeşit çeşit kravat alacağım. "İlke Bey." diyecekler bana. Bana bunları sorun, n'apacaksınız lise mezuniyetinde bana zorla giydirilen elbisedeki puantiyeleri? Bunlar benim unutmak istediğim şeyler, anlatıp da canlı tutmak istemiyorum.

"İlke Bey... İlke Abi... oğlum İlke..." Belki size çocukça geliyor ama bunlar benim içimde ukte kalanlar.

                                                                                                                                          İlke

Bağımsızlığımı İlan Ediyorum | Ilgaz

Evde bağımsızlığımı ilan ederken. Oylarınızı bekliyorum.


Efendim, trans deneyimle ilgili fikirlerimi, yaşadıklarımı paylaşayım diye bu yazı dizisine başladım. Araya darbe girince, düşüncelerim biraz dağıldı tabii. Ortalık biraz sakinleştiğine göre devam edebilirim. İlk yazımda belirttiğim gibi tüm translar adına yazabileceğimi zannetmiyorum, benim deneyimim birçok farklı translık deneyimden sadece bir tanesi.
Kimlik sabit kalan bir olgu değil gibi geliyor bana. İnsanın içinde bulunduğu konuma, görüşlerine bağlı sürekli bir evrim içerisinde. Trans insanlar cinsiyet normlarına uymadıkları için, küçük yaştan başlayarak sürekli ben neyim, kendimi nasıl görüyorum diye kendilerine sormayı alışkanlık haline getirebiliyorlar. Ve bu sorgulama hali anlatacağım sebepten ötürü oldukça yararlı bir şey gibi.

Ben kendimi nasıl görüyorum? Translığı benimsemiş bir durumum var. Şu aralar favori özelliklerimden diyebilirim, çünkü başka ilginç özelliğim yokmuş gibi duruyor. Ama son bir yıldır kendimi trans erkek olarak tanımlarken, kendi dediğime çok inanmıyorum. Kendimi sırf trans olarak nitelendirmeyi yeğliyorken, hadi biraz açıklayıcı olayım deyip "trans maskülen" olduğumu söyleyebilirim. Ama maskülenlik de son zamanlarda pek bir şey ifade etmemeye başladı. Anlayacağınız, ikili cinsiyet sistemiyle bağlarımı koparıp, özerkliğimi ilan etiğim bir dönemdeyim.

Peki, 16 yaşıma kadar kız çocuğu olarak büyütülüp, o zamandan 22 yaşıma kadar erkek olarak sosyalleştikten sonra, nasıl cinsiyete tövbe ettim? Geçen yıl fark ettim ki, trans bir insan olarak bana kadınlığın dayatılmasından sonra erkek konumuna geçiş yapmak çok da özgürleştirici bir şey değilmiş. Bir kalıplaşmış davranış sisteminden ötekisine geçiş yapmış oluyorsunuz aslında. Ve ben ne kendimi ne de diğer insanları, cinsiyetle bağdaştığına inandığımız, ama özünde sadece ön yargı olan değerlere göre algılamak istemiyorum. İnsan gereksiz yere geriliyor vallahi. Kendini sınırlıyor, diğer insanları "karşı cinsten" diyerek farklı varlıklarmış gibi görüyorsun. Ama değil ayol, ben aynı insanları hemcinsim olarak gördüğüm zamanları da hatırlıyorum, niye şimdi "karşı cins" olsunlar?

Sonuç olarak şu an için testosteron etkisi altındaki vücudunda rahat, kendini her hangi bir cinsiyet kimliğine ait hissetmeyen bir insanım. Kafam da çok rahat vallahi. Şu an bunu ifade edebilecek lükse sahibim, ama merak ediyorum, acaba 16 yaşımda açıldığımda ve  üniversite hastanesine testosteron kullanmak için başvurduğumda da kendimi bu şekilde ifade ediyor olsaydım, tıbbi ihtiyaçlarımın karşılanması sekteye uğrar mıydım diye. Çoğu zaman trans insanlar ihtiyaçlarının tanınabilmesi için cinsiyet stereotiplerini sergilemek zorunda bırakılıyorlar. İşin içinde bir ehlileştirme çabası da var tabi. Bir cinsiyete uymuyorsan, diğerine uy bari de, çok problem çıkartma diye.

İşte sevgili okur, benimki de bu çeşit translık. Buradan eşe, dosta sesleniyorum, benden öyle saçma sapan erkeklik gösterileri beklemeyin, hiç işim olmaz. Ama gıybete her zaman varım, son yıllarda da jinekolojik dertlerin anlatıldığı muhabbetlere ayrı bir ilgi geliştirdim, ona da her türlü dahilim. Hadi sağlıcakla!
                                                                                                                                      Ilgaz

30 Temmuz 2016 Cumartesi

Denizli LGBTİ Aileleri Grubu Haftalık Toplantı Raporu Hazırlandı

Samimi Renkli Cıvıl Cıvıl Bir Toplantı Geride Kaldı

Denizli LGBTİ Aileleri Grubu, 20'den fazla katılımla, 29 Temmuz toplantısını gerçekleştirdi.  Her hafta olduğu gibi bu hafta da cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği tanımlarıyla başladık. Daha sonra kendimizi tanıttık. Toplantımızda da belirttiğimiz gibi, aslında kimse kendisini belli bir tanım kalıbına sokmak veya kendini tanıtmak zorunda değil. Ancak toplumun ötekileştirdiği bizler kimliğimizi kabul edip öz güven kazanabilmek, "Ben de varım!" diyebilmek için ve toplantıda sohbet ederken birbirimize daha doğru hitap edebilmemiz için  kendimizi tanıtıyoruz. Tabii ki kendini tanıtmak istemeyen kişiler tanıtmayabilir.

Aramıza yeni katılan bir annemiz aldığı onca eğitime rağmen, LGBTİ konusuna ne kadar uzak olduğunu söyledi. "Ne yazık ki LGBTİ teması okullarda öğretilmiyor. Bizler de toplumda olduğundan bihaberiz yada kulaktan dolma bilgilerle geçiştiriyoruz." diyerek bu durum hakkında fikirlerini söyledi. Biz de tanım kısmına ağırlık vererek toplantımıza ilk defa katılan kişileri bilgilendirmeye çalıştık.

17 yaşında eşcinsel bir arkadaşımız, eşcinselliğinin utanılacak bir şey olmadığını, kendini kabul ettiğini söyledi. Ailesiyle yaşadığı sıkıntıları geride bıraktıklarını söyleyen arkadaşımız ailesinin toplantılara katılmasına ise karşı çıktığını söyledi. Ailesi; "Senin için korkuyoruz." demiş. İnsan bilmediği şeyden korkar. Halbuki ailesi toplantı ortamımızı bilseler belki de her zaman beraber gelmek isteyecekler. Bu arkadaşımız önceden okulda yaşadığı sıkıntıları anlattı. Duyduklarının kendisini üzmediğini söyledi. "Bazı insanlar çok kötü ama gökyüzünün altında iyi insanlar da var. Sevmediğim insanlar beni üzemez."  dedi. Arkadaşımız genç yaşına rağmen kendi kendinin psikoloğu olmuş.
Bir eşcinsel arkadaşımızın annesi, "Çocuğunuzun nasıl olacağını seçemezsiniz, doğurduysanız çocuğunuz ne olursa, nasıl olursa olsun, sahip çıkacaksınız! Ben eşcinsellerin, transların bu zorluklara rağmen, dayanma gücü olduğuna inanıyorum ve sizlerin seçilmiş insanlar olduğunuzu düşünüyorum." dedi.
Bir trans kadın arkadaşımız biyolojik kimliğindeki isminden pek hoşlanmadığını ifade etti ve bizlerden isim önerilerinde bulundu. Bu fikir alışverişi sırasında keyifli anlar yaşadık. Bizler kocaman bir aileyiz, yürüttüğümüz LGBTİ mücadelesinin yanında, birbirimizin isim annesi, isim babası da olabiliyoruz. Bu güzel aileyle tanışmak isterseniz aramızda bir sandalye size de keyifle yer ayırırız. Haftaya cuma toplantımızda görüşmek dileğiyle.

Yönetmen Hazır ,  Senaryo Hazır,   Oyuncular Hazır!

Denizli’de bir yönetmen LGBTİ’lerin oynayacağı bir kısa film çekmek istemekte. Filmin senaryosu ise bir trans erkek arkadaşımız tarafından hazırlandı. Yönetmenle görüşmeler yapılıp çeşitli hazırlıklar tamamlandıktan sonra film çekimlerine başlamak istiyoruz. Bu heyecan verici projenin haberlerini ilerleyen günlerde paylaşacağız.

Aile terapilerinin, kendi aramızda birlik beraberlik sağlamanın, büyük bir aile olabilmenin yanında LGBTİ mücadesi anlamında farklı etkinlik ve projeler tasarlamaktayız. Kısa film bunlardan en gündemde olanı ve yalnızca biri. Diğer projeler için takipte kalınız.




23 Temmuz 2016 Cumartesi

"Bu Toplantıdayım, Çünkü..." | Denizli LGBTİ Aileleri Haftalık Toplantısı Raporlandı

Bu hafta da Denizli LGBTİ Aileleri Grubu olarak, haftalık toplantılarımızı gerçekleştirdiğimiz Always Kafe'de buluştuk. Tanımlar ve tanıtım bölümünden sonra gündemimizi konuştuk. Bu haftaki gündemimiz "Bu toplantıdayım, çünkü..." başlığıydı. Toplantımıza katılan arkadaşlarımız, neden toplantılara katıldıklarını anlattılar.

Bir eşcinsel annesi: "Buradayım, çünkü oğlumun yanında olmak için, ona destek vermek için. Manevi desteğimi hep verdim, hep vereceğim, hepinizin sonuna kadar yanındayım."

Bir arkadaşımız: "Toplantıdayım, çünkü kendim gibi insanlarlar sosyalleşmek, onlarla bir arada olmak için."

Bir başka arkadaşımız: "Burada rahat hissediyorum. Bir arada olmak beni güçlendiriyor, mutlu oluyorum. Daha da büyümek, kuvvetlenmek için buradayım."

İranlı bir mülteci arkadaşımız: "Ailem beni kabul etmedi. Fakat burada herkes beni olduğum gibi kabul ediyor. Aileleri görmek umut verici. Burada mutluyum."

Bu sözler dışında diğer katılımcılarımız da ortak amaçlarının yalnız ve yanlış olmadıklarını bilmek, beraber sosyalleşmek ve LGBTİ mücadelesinde kolkola yürümek olduğunu vurguladılar.

Eşcinsel bir arkadaşımız eşcinselliğini kabulleniş sürecinden, ailesinin baskılarından bahsetti. Bunun üzerine bazı arkadaşlarımızda aileleri ile yaşadıkları zorlu deneyimlerinden bahsettiler.

Bunun dışında toplantımıza katılan bir trans kadın arkadaşımız, yakın bir zamanda ailesine açılmak istediğini, bunun için ailelerimizden yardımcı olmalarını istedi.Katılımcı bir annemiz, bu konu ile ilgileneceğini belirtti ve kendi çocuğunun açılma sürecinden bahsetti.

2 hafta önce toplantımızda görme engelli arkadaşımızı ağırlamıştık. Bu hafta da işitme engelli bir arkadaşımız toplantımıza katıldı. Tüm engelleri aşarak beraber yürümeyi öğrenmemizde karşılıklı adımlar atmak oluşumumuzu da güçlendiriyor ve mutlu ediyor.

Toplantılarımız devam edecek. Haftaya görüşmek üzere.




16 Temmuz 2016 Cumartesi

Denizli LGBTİ Aileleri Grubu'nun Bu Haftaki Toplantısı Raporlandı

Denizli LGBTİ Aileleri Grubu, 20 kişilik bir katılımla bu haftaki (15 Haziran) toplantısını gerçekleştirdi. Yeni katılımların olduğu toplantımız oldukça renkli geçti.

İlk olarak toplantımıza katılan bir trans kadın arkadaşımız yaşadıklarını anlattı. Transeksüelliğini yalnızca annesiyle paylaşabilmiş. annesiyle konuşurken her defasında annesi çocuğunun cümlesinden sonra "sakın" diyerek konuyu kapatmış. Okulda yaşadığı sıkıntılardan bahseden arkadaşımız önceden okulda dışlandığını şimdi ise kendisine alıştıklarını ve sevdiklerini söyledi. Bu trans kadın arkadaşımızın toplantıdan bir eşcinsel ve annesiyle aynı köyden akraba çıkması herkesi tebessüm ettiren ilginç hoş bir andı.

Daha sonra bir trans erkek annesi çocuğunun kimliğini ilk öğrendiğinde yaşadıklarını anlattı. İzmir'e gidip hormona başlayıp cinsiyet geçiş sürecini başlatacağını öğrenen annemiz bir gün çocuğunu aradığında İzmir'de olduğunu öğrenince yaşadığı şoku; "Ne şimdi, erkek mi oldun?" şeklinde dile getirmiş. Bu annemiz cümlelerine şöyle devam etti: "Geçmişte çocuğuma kötü sözler söyledim. Sözlerimi geri alma imkanım yok. Ama şimdi çocuğumun yanındayım. O benim çocuğum, sağlıklı olsun yeter. Kimse evladıma karışamaz" dedi.

Bir başka trans erkek arkadaşımız da bizlere ailesiyle yaşadığı sıkıntıları anlattı. Oluşum olarak en kısa zamanda arkadaşımızın ailesiyle iletişime geçeceğiz. Güzel haberlerle dönmek umuduyla...

Bir arkadaşımız; "Tüm dünya bana kötü şeyler söylesin, umurumda değil. Ama annemin söylediği bir kötü söz, her şeyden daha çok içimi acıtıyor." dedi.

Bizler bu yüzden ailelere açılıma, aile terapilerine, ailelerin toplantılara katılımına önem veriyoruz ve bu yolda ailelerimizle kol kola yürüyoruz.

Haftaya cuma toplantımızda tekrar görüşmek üzere...







15 Temmuz 2016 Cuma

Toplantılarımız Devam Ediyor




Denizli LGBTİ Aileleri Grubu olarak her cuma olduğu gibi, bu cuma da toplantılarımıza devam ediyoruz. Saat 20.30'da Always Kafe'deyiz.

11 Temmuz 2016 Pazartesi

Translık Üzerine Düşünmek | Ilgaz

(Devonte Hynes'ın grubu Blood Orange'ın "Cupid Deluxe" albümünün kapak resmi. Kendisinin sanatı, benim son günlerde translık üzerine düşünmem için bir neden.)

   Bu sayfada "translık" ve "queerlik"  üzerine düşüncelerimi paylaşabileceğim bir organ bulmaktan sevinç duyduğumu belirtmekle başlamak istiyorum. Çok sevdiğim müzisyen Devonte Hynes'ın son albümü "Freetown Sound"'un politik içeriği için dediği gibi, insan bazı şeyleri düşünmeden edemiyor. Ve herhangi bir nefret içermediği sürece, bana kalırsa fikirleri paylaşmak ancak genel yarar sağlayabilir.
  Yazılarım benim kişisel deneyimlerimle edindiğim fikirlerden oluşacak, bu yüzden genel geçer oldukları söylenemez. Tüm trans bireyler adına yazdığımı da iddaa edemem, çünkü her trans bireyin translığı tanımlamasının farklı olduğu kanısındayım. Ancak, herkesin aynı konumda olmaması fikir alış-verişinin olmayacağı anlamına da gelmez.
  Genel tanımlar açıklama yaparken kolaylık sağlar, ama gerçeği tam olarak yansıtmazlar. Yıllar içinde farklı insanların translığı çok farklı tanımladıklarını ve yaşadıklarını gözlemledim. Öyle ki tek ortak noktanın kişinin kendisine doğumda atfedilen cinsiyet normlarına büyük ölçüde uymaması olduğunu söyleyebilirim. Öyle büyük ölçüde ki, göze batıyorsunuz, ayrımcılığa uğruyorsunuz, şiddete maruz kalıyorsunuz. Tabi bir de kişinin kendisini trans olarak tanımlaması lazım. Ama bence "trans durumlar" da var. Yani trans bir bireyden bağımsız olarak, cinsiyet normlarına uymayan her durum. Trans olmayan bir erkeğin çok tiz tonda şarkı söylemesi gibi. Ama işin bu tanım boyutu uzar gider. Sonuç olarak norma uymama bazında trans olmak kişiye en başta toplum tarafından atfedilen bir kimlik. Yoksa her insan aynı şekilde doğuyor. Tam da söz aslında kimlik tanımlarının anlamsız olduğuna gelmişken şunu belirtmek istiyorum: eğer azınlık ve bastırılan bir konumdaysanız, size atfedilen kimliği benimseyerek haklarınızı aramak durumunda kalıyorsunuz. Çünkü teoride anlamsız olan kimliklerimiz, toplum hayatımızda etkin rol oynuyor ve silinip atılabilen şeyler değiller. Ama bu tamamen negatif anlaşılmasın; kimlikler çeşitlilik demektir ve çevrelerinde çok zengin kültürler oluştururlar.
  Evet, trans kimlik üzerine genel düşüncelerim bunlar. Aklınıza gelen, eleştiriniz olur, katkıda bulunmak istersiniz, çekinmeyin, yazın. İlla trans olmanız da gerekmez, bunlar herkesin düşünebileceği konular. Diğer yazımda benim, kendi translığımı nasıl algıladığıma değineceğim.

9 Temmuz 2016 Cumartesi

Benim Oğlum Eşcinsel || Bir Anneden Oğluna

   Merhabalar, sizlerle oğlumun eşcinsel olduğunu öğrendiğim andan itibaren hislerimi, düşüncelerimi, değişen duygularımı, düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Bugünkü yazımda olayın en başından, farklılıkların su yüzüne çıktığı günden bahsedeceğim.
      Oğlumun canı çok sıkılıyordu. Sürekli bir şeyler söylemek istiyor, sonrasında vazgeçiyordu. Ancak sıkıntılı halleri bir türlü değişmiyordu. Ben yorum yapıyor, soruyordum. "Paran mı yok?", "Derslerin mi kötü?", "Arkadaşlarınla aran mı bozuldu?" gibi bir sürü soru... O da sadece "Hayır!" diyordu. Yine sorular sorduğum bir gün bana aynı cevabı verdi, sonra birden sarıldı. Ben ısrarla sorular sorarken birden; "Anne, ben geyim!" dedi. Önce anlamadım, yüzüne baktım, tekrarladı. Şaşırdım, ne söyleyeceğimi bilmiyordum. "Anne, ben kadınlardan hoşlanmıyorum." dedive anlatmaya başladı. Konuştu, konuştu, konuştu...
        O konuşuyordu ama ben kendimi kocaman bir boşlukta hissediyordum. Sanki her şey susmuştu. Uzaklardan bir yerlerden oğlumun sesi bulanık bir şekildekulağıma geliyordu. Sonra birden içimden bir ses haykırdı. İsyan ediyordum. Neden? diye sordum kendime, neden, niçin? Kendimi suçladım, acaba nerede yanlış yaptım diye düşündüm. Yetiştirme tarzımı sorguladım. Tüm bu isyan sırasında oğlumu üzmemek adına yüzüne "gülümsüyordum", kırmamak için dikkatimi toparlamaya çalışıyordum. 
      Oğlum okula gittiğinde bilgisayarın başına geçtim ve araştırmaya başladım. Bir sürü bilgi vardı önümde, doğrusuyla yanlışıyla bir sürü bilgi. Birden aklıma çocukluğumda, yaşadığım yerde geçen bir olay geldi. Eşcinsel bir genç vardı, benden birkaç yaş büyük. Mahallenin ona yaşattıkları geldi aklıma. Baskılar, şiddetler ve daha niceleri.. Sonra oğlumun yaşadıklarını düşündüm. Hiçbir suçu, yanlışı olmadığı halde bunun sebepsiz yükünü, acısını taşıdı yıllarca içinde. Hayatın ne kadar boş ve anlamsız olduğu düşüncem, oğlumun elinden tutmam gerektiği ile doldu birden. Ablasını aradım. Ablası durumu bildiğini söylediğinde bir şaşırma da burada geçirdim. Bana neden söylemediğini sorduğumda, kendisinin paylaşmasını istediğini söyledim. Kızımın da kardeşinin yanında olduğunu bilmek de rahatlattı beni biraz. 
       Kabullenmeye çalışıyorum, başka bir yolu yok biliyorum. Oğlum sadece kendi gibilerini seviyor. O'nu sevmesinden dolayı suçlayamam, yadırgayamam ki... Hayatı ne kadar zor veya ne kadar kolay olur bilmiyorum; ama kolay gelsin oğlum. Canın sağ ya, o bana yeter.

Bu yazının devamı ilerleyen günlerde yayınlanacaktır. Bir yazı dizisi halinde belli aralıklarla sizlerle paylaşacağız.









8 Temmuz 2016 Cuma

Denizli LGBTİ Aileleri Grubu Haftalık Toplantımızı Gerçekleştirdik

   Denizli LGBTİ Aileleri Grubu olarak haftalık toplantılarımızdan birini daha gerçekleştirdik. Toplantımıza her hafta olduğu gibi, bu hafta da cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim kavramlarını tanıtarak başladık. Tanımlamalarımızın ardından kendimizi tanıttık ve belirlediğimiz bir gündemimiz olmadığı için katılımcılar arasında sohbet havasında bir toplantı gerçekleştirdik.
   Toplantımızın bu hafta il dışından bir konuğu vardı. Görme engelli bir trans erkek arkadaşımız, deneyimlerini bizlerle paylaştı. Görme engelli olmasının yanı sıra bir de trans erkek olmasının hayatındaki zorluklarından söz etti. Kendisini kabulleniş sürecinin ilk evrelerinde, akıl sağlığının yerinde olmadığını düşündüğünü, ancak daha sonra bu durumun bir hastalık olmadığını, doğal bir şey olduğunu fark ediş sürecini bizlerle paylaştı. İlerleyen yıllarda "Benim Çocuğum" belgeseli ile karşılaştığını, belgesel sonrası ailesine açıldığını, ancak bu durumun beklediği gibi devam etmediğini, ailesi ile sorunlar yaşadığını anlattı. Denizli gibi küçük bir şehirde böyle bir oluşumun ne kadar umut verici olduğunu da vurguladı.
   Toplantımıza bir trans kadın annesi de katıldı. Trans kadın annesi katılımcımız bizlerle yaşadıkları zorlukları, çocuğunu kabul ediş süreci, toplum baskısına nasıl göğüs gerdiği, kızının geçiş süreci gibi deneyimlerini bizlerle paylaştı. Kızının arkasında, O'na her zaman destek oluşu toplantımızın en mutlu edici anlarından biriydi.
   Toplantımıza katılan İranlı bir kadın arkadaşımız ise aseksüel olduğunu, aseksüelliğini kabul ediş sürecini, dönem dönem yaşadığı sıkıntıları bizlerle paylaştı.
   Toplantımıza katılan bir diğer trans erkek arkadaşımız ise; "Ben bedenime uymadığım için bedenimi kendime uyduracağım. Bedenim beni değil, ben bedenimi yöneteceğim." diyerek geçiş sürecinin kendince ne kadar önemli olduğunu vurguladı.
   Ayrıca toplantımızda arkadaşlık ve dostlukların, dayanışmanın ve mücadelenin ortak bir çaba ile zafere ulaşabileceğinin önemini konuştuk ve toplantımızı sonlandırdık.



Türkiye'de Trans Kadınların Sesi ve Muhteşem Çığlığı: Deniz Su Tiffany / Ben de Varım!

   Merhabalar!
   Bu yazımda sizlere bir yazar ve blogger trans kadın, bir blog ve bir kitaptan bahsedeceğim: Deniz Su Tiffany. Deniz'le tanışma hikayemiz, benim Halil Kandok ile röportajımdan sonra başladı. Röportajım sonrasında benimle iletişime geçti, kendi blog'u olan transkad.in sitesinde konuk yazar olarak bir yazımı yayınlamak istediğini söyledi. Ne yalan söyleyeyim o zamana kadar blogundan haberim olmamıştı. Transeksüellik ve Türkiye'de Transeksüellik ile ilgili bir çok yazı ve yayın araştırdığım halde rastlamamın nedeni tabii ki benim gözümden kaçmış olmasıydı. Velhasıl kelam ben de bir hafta kadar bir sürede yazımı yazıp yolladım o zamanlar biraz çekindiğim ama şimdi arkadaşım olan bu güzeller güzeli kadına.(Hala yazı yazma konusunda aman aman bir ilerleme kat ettiğimi söyleyemem ama "Edebiyat Ödülü" de istediğim yok.) Böylece onunla arkadaşlığımın temeli atıldığı gibi, benim de Türkiye'de transeksüelliğin basmakalıp yargılarda sınırlanmadığını, aslında neler yapabileceğimizi anlayacağım günler başlamış oldu. 
   Transkad.in blogu Türkiye'de yaşayan bir trans kadının, neler yaptığını, neler yapabileceğini, engelleri nasıl aşmaya çalıştığını, geçiş sürecinde yaşadıklarını anlattığı, Türkiye'nin dört bir köşesinden transeksüelleri konuk ettiği, okurun Türkiye'de transeksüellik ve trans geçiş süreci hakkında herhangi bir konuda bilgi edinebileceği bir blog. Deniz'in kalemi de oldukça eğlenceli ve bir o kadar da ciddi. Bunu gerek yazılarından, gerekse bir sosyal içerik platformu olan sitede yaptığı paylaşımlardan sizler de görebilirsiniz.
   Blog sitesi ve sosyal medyadaki katkıları bir yana; asıl değinmek istediğim konu Deniz'in yayımlanan kitabı "Ben de Varım!". Bu kitap Türkiye'de trans kadınlara biçilen rollerin ne kadar değiştirilebileceğini, trans kadınların sosyal hayata aslında ne kadar uyum sağlayabileceklerini, Türkiye'de transfobiyi bir transeksüel kadının geniş ufuklu gözünden anlamanızı ve yorumlamanızı sağlayacak güzel bir kitap. Kendi hayatından da güzel noktalara değinerek kendine has yazı diliyle bizlere transeksüelliği anlatan Deniz Su Tiffany'ye kendi adıma, bir trans kadın olarak teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Türkiye'de trans kadınların neler yapabileceğini apaçık bir şekilde bizlere gösteriyorsun. Yaptıklarınla alkışı hak ediyorsun.
                                                                                                                         Berrin DEDE


"Eğer din, dil, ırk ya da cinsel kimliğinizden ötürü ezilen bir azınlık mensubuysanız, canınızın yanmaması için sesinizi duyurmanız gerekir. Fakat ses nasıl duyurulur? Ya elinize alırsınız megafonu bağırırsınız meydanlarda, ya da diğer insanlarla birebir iletişim kurarsınız ve sizi tanımalarını sağlarsınız. Geçmişten bugüne kadar sadece eylem yapıp mücadele eden bir trans kadın portresi çizilmiş ülkede, üstelik nefret cinayetleri ve seks işçiliği boyutu varken, bu kitap iki yolun ortasından giderek sizlere ulaşmayı amaçlıyor. Eski gazete haberlerindeki "satırlı travestilerin dehşet saçtığı" manşetlerinden başlayarak tüm trans tabularını yıkmaya ve toplumun dışlanmış bir kesimine kucak açmaya hazır mısınız? Doğru bildiğiniz yanlışları başkalarından değil, bizzat bir transseksüelin ağzından okuyacaksınız. Cinsiyet geçiş sürecinden duygusal dalgalanmalara, aile ve ikili ilişkilere kadar translarla ilgili her şey bu kitabın içinde yer almaktadır. (Tanıtım Bülteninden)"

Denizli LGBTİ Aileleri Toplantıları Devam Ediyor

Denizli LGBTİ Aileleri Grubu her cuma günü olduğu gibi bu cuma da toplanıyor. Saat 20.30'da Always Cafe'de buluşuyoruz.

7 Temmuz 2016 Perşembe

Ege Ertuğrul'dan Denizli LGBTİ Aileleri Grubu ile Tanışma Hikayesi

   Merhaba, benim Denizli LGBTİ Aileleri Grubu ve Dr. Nilgül Yalçınoğlu ile tanışma hikayemi, Denizli LGBT Aileleri Grubu'nun bana nasıl yardımcı olduğunu bilmek istermisiniz? Öncelikle size biraz kendimi tanıtayım; Trabzon'da üniversite okuyorum, Tokatlıyım ve ailem Tokat'ta yaşıyor. Yaklaşık üç buçuk yıldıra ailem ile sıkıntılıyız. Yani aileme açılımımı gerçekleştirdiğimden beri... 2015 Haziran ayında hormon tedavisine başladım, daha sonra her şey daha da sıkıntılı olmuştu. Taa ki Nilgül Yalçınoğlu ile tanışana kadar. Nilgül Yalçınoğlu'nu benim çocuğum belgeselinden tanıyordum; ama her hangi bir konuşmamız olmamıştı.
   O dönem Annem intihar eşiğindeydi ve korkmaya başlamıştım, kendine birşey yaparsa ömrüm boyunca kendimi affedemezdim. Nilgül Hanım'ın oğluna ulaştım önce. Çok güzel bir şekilde dinledi beni. Yaşayış tarzımı, düşüncelerimi anlamaya çalıştı. Annesiyle görüşmek istediğimi dile getirdim. O'da beni yönlendirdi. Önce ben aradım Nilgün Anne'yi, sağolsun O'da beni Denizli'de yaşayan bir trans erkeğe, Yiğit'e yönlendirdi. Benim ailemin beni kabul etmeme nedeni "maneviyat"tı. Nilgül Hanım tıbbı açıdan çok bilgili bir bireydi; fakat manevi açıdan aileme ne derse desin, onların kabul etmeyeceklerini biliyordum. Bu yüzden o da beni Yiğit Abi'ye yönlendirdi. Yiğit Abi ile bu konunun manevi boyutunu konuştuk uzunca bir süre. Sonra ben anneme bir mektup yazdım, bu mektubun üzerine Nilgün Hanım ile tekrar görüştük. Ben ailemin çok "sığ" düşündüğünü, asla beni kabul etmeyeceklerini ve o ararsa ona saygısız davranacaklarını dile getirdim; ama yine de bana yardımcı olmak istediğini söyledi ve annemle görüştü. Bu görüşmede anneme kendisinin onu çok iyi anladığını, evladın önemli birşey olduğunu, bu günlerinde geçeceğini, o, yani annem kabul ederse herkesin de edeceğini, bunun Allah'tan geldiğini, ameliyatlarda korkacak birşeyin olmadığını, böyle davranarak kendini de evladını da (yani beni) yıprattığını anlatmış. Telefonun sonunda annem, "Benim Çocuğum" belgeselini izlemeyi kabul ederek bana karşı bir adım atmış bulundu. Sonrasında her ne kadar bu emirvakiden hoşlanmadığını dile getirse de, 8 ayın sonunda benimle barıştı ve konuşmaya başladı. Dışarıda bana rahatsız olacağım şekilde hitap etmekten vazgeçti. Sizin için küçük, benim için ise büyük bir adım atılmış oldu. Bugün bayram ve ben şu an memleketimdeyim. Ne kadar sakalımı kestirseler de, geriye kalan herşey çok güzel.  
Eğer sizin de böyle ilerlemeleriniz varsa bana ulaşmanızı rica eder, dinlemek ve yardımcı olmak, aynı zamanda dertleşmek de isterim. Herkese bol şans, iyi bayramlar.
                                                                                              
Ege Gökay ERTUĞRUL