31 Temmuz 2016 Pazar

İçimden Geçenler | İlke

Merhaba, ben İlke.


23 yaşında, trans erkeğim. İstanbul'da yaşıyorum. Boğaziçi'nde "Çeviri Bilim" okuyorum.  Hedefim kendi organizasyon şirketimi kurmak, ama ondan önce bedenimin bazı fazlalıklarından kurtulmak var.

Soruları duyar gibiyim. "Nasıl fark ettin?", "Süreç nasıl işliyor?"... Bu soruları o kadar çok cevapladım ki bıktım artık. Geçmişimi anlatmak, neden kadın olamayacağıma dair rapor sunmak gibi geliyor. Oysa benim istediğim erkek olmak, kadın olmamak değil. Söyleyeceklerim de yıkmaya değil yapmaya yönelik olmalı.

Ben yolun başındayım. Uzun ve yer yer zorlu bir süreç beni bekliyor. Hep hayalini kurduğum şeye adım adım yaklaşıyorum. (Tabii bu arada ailemden ve eski dostlardan adım adım uzaklaşıyorum ama yapacak bir şey yok.) Aldığım erkek gömlekleri çok yakışacak mesela, sütyen gibi bir işkence aletiyle işim olmayacak. Bedenim tahta gibi düz olacak. Kravatlara çok düşkünüm, çeşit çeşit kravat alacağım. "İlke Bey." diyecekler bana. Bana bunları sorun, n'apacaksınız lise mezuniyetinde bana zorla giydirilen elbisedeki puantiyeleri? Bunlar benim unutmak istediğim şeyler, anlatıp da canlı tutmak istemiyorum.

"İlke Bey... İlke Abi... oğlum İlke..." Belki size çocukça geliyor ama bunlar benim içimde ukte kalanlar.

                                                                                                                                          İlke

Bağımsızlığımı İlan Ediyorum | Ilgaz

Evde bağımsızlığımı ilan ederken. Oylarınızı bekliyorum.


Efendim, trans deneyimle ilgili fikirlerimi, yaşadıklarımı paylaşayım diye bu yazı dizisine başladım. Araya darbe girince, düşüncelerim biraz dağıldı tabii. Ortalık biraz sakinleştiğine göre devam edebilirim. İlk yazımda belirttiğim gibi tüm translar adına yazabileceğimi zannetmiyorum, benim deneyimim birçok farklı translık deneyimden sadece bir tanesi.
Kimlik sabit kalan bir olgu değil gibi geliyor bana. İnsanın içinde bulunduğu konuma, görüşlerine bağlı sürekli bir evrim içerisinde. Trans insanlar cinsiyet normlarına uymadıkları için, küçük yaştan başlayarak sürekli ben neyim, kendimi nasıl görüyorum diye kendilerine sormayı alışkanlık haline getirebiliyorlar. Ve bu sorgulama hali anlatacağım sebepten ötürü oldukça yararlı bir şey gibi.

Ben kendimi nasıl görüyorum? Translığı benimsemiş bir durumum var. Şu aralar favori özelliklerimden diyebilirim, çünkü başka ilginç özelliğim yokmuş gibi duruyor. Ama son bir yıldır kendimi trans erkek olarak tanımlarken, kendi dediğime çok inanmıyorum. Kendimi sırf trans olarak nitelendirmeyi yeğliyorken, hadi biraz açıklayıcı olayım deyip "trans maskülen" olduğumu söyleyebilirim. Ama maskülenlik de son zamanlarda pek bir şey ifade etmemeye başladı. Anlayacağınız, ikili cinsiyet sistemiyle bağlarımı koparıp, özerkliğimi ilan etiğim bir dönemdeyim.

Peki, 16 yaşıma kadar kız çocuğu olarak büyütülüp, o zamandan 22 yaşıma kadar erkek olarak sosyalleştikten sonra, nasıl cinsiyete tövbe ettim? Geçen yıl fark ettim ki, trans bir insan olarak bana kadınlığın dayatılmasından sonra erkek konumuna geçiş yapmak çok da özgürleştirici bir şey değilmiş. Bir kalıplaşmış davranış sisteminden ötekisine geçiş yapmış oluyorsunuz aslında. Ve ben ne kendimi ne de diğer insanları, cinsiyetle bağdaştığına inandığımız, ama özünde sadece ön yargı olan değerlere göre algılamak istemiyorum. İnsan gereksiz yere geriliyor vallahi. Kendini sınırlıyor, diğer insanları "karşı cinsten" diyerek farklı varlıklarmış gibi görüyorsun. Ama değil ayol, ben aynı insanları hemcinsim olarak gördüğüm zamanları da hatırlıyorum, niye şimdi "karşı cins" olsunlar?

Sonuç olarak şu an için testosteron etkisi altındaki vücudunda rahat, kendini her hangi bir cinsiyet kimliğine ait hissetmeyen bir insanım. Kafam da çok rahat vallahi. Şu an bunu ifade edebilecek lükse sahibim, ama merak ediyorum, acaba 16 yaşımda açıldığımda ve  üniversite hastanesine testosteron kullanmak için başvurduğumda da kendimi bu şekilde ifade ediyor olsaydım, tıbbi ihtiyaçlarımın karşılanması sekteye uğrar mıydım diye. Çoğu zaman trans insanlar ihtiyaçlarının tanınabilmesi için cinsiyet stereotiplerini sergilemek zorunda bırakılıyorlar. İşin içinde bir ehlileştirme çabası da var tabi. Bir cinsiyete uymuyorsan, diğerine uy bari de, çok problem çıkartma diye.

İşte sevgili okur, benimki de bu çeşit translık. Buradan eşe, dosta sesleniyorum, benden öyle saçma sapan erkeklik gösterileri beklemeyin, hiç işim olmaz. Ama gıybete her zaman varım, son yıllarda da jinekolojik dertlerin anlatıldığı muhabbetlere ayrı bir ilgi geliştirdim, ona da her türlü dahilim. Hadi sağlıcakla!
                                                                                                                                      Ilgaz

30 Temmuz 2016 Cumartesi

Denizli LGBTİ Aileleri Grubu Haftalık Toplantı Raporu Hazırlandı

Samimi Renkli Cıvıl Cıvıl Bir Toplantı Geride Kaldı

Denizli LGBTİ Aileleri Grubu, 20'den fazla katılımla, 29 Temmuz toplantısını gerçekleştirdi.  Her hafta olduğu gibi bu hafta da cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği tanımlarıyla başladık. Daha sonra kendimizi tanıttık. Toplantımızda da belirttiğimiz gibi, aslında kimse kendisini belli bir tanım kalıbına sokmak veya kendini tanıtmak zorunda değil. Ancak toplumun ötekileştirdiği bizler kimliğimizi kabul edip öz güven kazanabilmek, "Ben de varım!" diyebilmek için ve toplantıda sohbet ederken birbirimize daha doğru hitap edebilmemiz için  kendimizi tanıtıyoruz. Tabii ki kendini tanıtmak istemeyen kişiler tanıtmayabilir.

Aramıza yeni katılan bir annemiz aldığı onca eğitime rağmen, LGBTİ konusuna ne kadar uzak olduğunu söyledi. "Ne yazık ki LGBTİ teması okullarda öğretilmiyor. Bizler de toplumda olduğundan bihaberiz yada kulaktan dolma bilgilerle geçiştiriyoruz." diyerek bu durum hakkında fikirlerini söyledi. Biz de tanım kısmına ağırlık vererek toplantımıza ilk defa katılan kişileri bilgilendirmeye çalıştık.

17 yaşında eşcinsel bir arkadaşımız, eşcinselliğinin utanılacak bir şey olmadığını, kendini kabul ettiğini söyledi. Ailesiyle yaşadığı sıkıntıları geride bıraktıklarını söyleyen arkadaşımız ailesinin toplantılara katılmasına ise karşı çıktığını söyledi. Ailesi; "Senin için korkuyoruz." demiş. İnsan bilmediği şeyden korkar. Halbuki ailesi toplantı ortamımızı bilseler belki de her zaman beraber gelmek isteyecekler. Bu arkadaşımız önceden okulda yaşadığı sıkıntıları anlattı. Duyduklarının kendisini üzmediğini söyledi. "Bazı insanlar çok kötü ama gökyüzünün altında iyi insanlar da var. Sevmediğim insanlar beni üzemez."  dedi. Arkadaşımız genç yaşına rağmen kendi kendinin psikoloğu olmuş.
Bir eşcinsel arkadaşımızın annesi, "Çocuğunuzun nasıl olacağını seçemezsiniz, doğurduysanız çocuğunuz ne olursa, nasıl olursa olsun, sahip çıkacaksınız! Ben eşcinsellerin, transların bu zorluklara rağmen, dayanma gücü olduğuna inanıyorum ve sizlerin seçilmiş insanlar olduğunuzu düşünüyorum." dedi.
Bir trans kadın arkadaşımız biyolojik kimliğindeki isminden pek hoşlanmadığını ifade etti ve bizlerden isim önerilerinde bulundu. Bu fikir alışverişi sırasında keyifli anlar yaşadık. Bizler kocaman bir aileyiz, yürüttüğümüz LGBTİ mücadelesinin yanında, birbirimizin isim annesi, isim babası da olabiliyoruz. Bu güzel aileyle tanışmak isterseniz aramızda bir sandalye size de keyifle yer ayırırız. Haftaya cuma toplantımızda görüşmek dileğiyle.

Yönetmen Hazır ,  Senaryo Hazır,   Oyuncular Hazır!

Denizli’de bir yönetmen LGBTİ’lerin oynayacağı bir kısa film çekmek istemekte. Filmin senaryosu ise bir trans erkek arkadaşımız tarafından hazırlandı. Yönetmenle görüşmeler yapılıp çeşitli hazırlıklar tamamlandıktan sonra film çekimlerine başlamak istiyoruz. Bu heyecan verici projenin haberlerini ilerleyen günlerde paylaşacağız.

Aile terapilerinin, kendi aramızda birlik beraberlik sağlamanın, büyük bir aile olabilmenin yanında LGBTİ mücadesi anlamında farklı etkinlik ve projeler tasarlamaktayız. Kısa film bunlardan en gündemde olanı ve yalnızca biri. Diğer projeler için takipte kalınız.




23 Temmuz 2016 Cumartesi

"Bu Toplantıdayım, Çünkü..." | Denizli LGBTİ Aileleri Haftalık Toplantısı Raporlandı

Bu hafta da Denizli LGBTİ Aileleri Grubu olarak, haftalık toplantılarımızı gerçekleştirdiğimiz Always Kafe'de buluştuk. Tanımlar ve tanıtım bölümünden sonra gündemimizi konuştuk. Bu haftaki gündemimiz "Bu toplantıdayım, çünkü..." başlığıydı. Toplantımıza katılan arkadaşlarımız, neden toplantılara katıldıklarını anlattılar.

Bir eşcinsel annesi: "Buradayım, çünkü oğlumun yanında olmak için, ona destek vermek için. Manevi desteğimi hep verdim, hep vereceğim, hepinizin sonuna kadar yanındayım."

Bir arkadaşımız: "Toplantıdayım, çünkü kendim gibi insanlarlar sosyalleşmek, onlarla bir arada olmak için."

Bir başka arkadaşımız: "Burada rahat hissediyorum. Bir arada olmak beni güçlendiriyor, mutlu oluyorum. Daha da büyümek, kuvvetlenmek için buradayım."

İranlı bir mülteci arkadaşımız: "Ailem beni kabul etmedi. Fakat burada herkes beni olduğum gibi kabul ediyor. Aileleri görmek umut verici. Burada mutluyum."

Bu sözler dışında diğer katılımcılarımız da ortak amaçlarının yalnız ve yanlış olmadıklarını bilmek, beraber sosyalleşmek ve LGBTİ mücadelesinde kolkola yürümek olduğunu vurguladılar.

Eşcinsel bir arkadaşımız eşcinselliğini kabulleniş sürecinden, ailesinin baskılarından bahsetti. Bunun üzerine bazı arkadaşlarımızda aileleri ile yaşadıkları zorlu deneyimlerinden bahsettiler.

Bunun dışında toplantımıza katılan bir trans kadın arkadaşımız, yakın bir zamanda ailesine açılmak istediğini, bunun için ailelerimizden yardımcı olmalarını istedi.Katılımcı bir annemiz, bu konu ile ilgileneceğini belirtti ve kendi çocuğunun açılma sürecinden bahsetti.

2 hafta önce toplantımızda görme engelli arkadaşımızı ağırlamıştık. Bu hafta da işitme engelli bir arkadaşımız toplantımıza katıldı. Tüm engelleri aşarak beraber yürümeyi öğrenmemizde karşılıklı adımlar atmak oluşumumuzu da güçlendiriyor ve mutlu ediyor.

Toplantılarımız devam edecek. Haftaya görüşmek üzere.




16 Temmuz 2016 Cumartesi

Denizli LGBTİ Aileleri Grubu'nun Bu Haftaki Toplantısı Raporlandı

Denizli LGBTİ Aileleri Grubu, 20 kişilik bir katılımla bu haftaki (15 Haziran) toplantısını gerçekleştirdi. Yeni katılımların olduğu toplantımız oldukça renkli geçti.

İlk olarak toplantımıza katılan bir trans kadın arkadaşımız yaşadıklarını anlattı. Transeksüelliğini yalnızca annesiyle paylaşabilmiş. annesiyle konuşurken her defasında annesi çocuğunun cümlesinden sonra "sakın" diyerek konuyu kapatmış. Okulda yaşadığı sıkıntılardan bahseden arkadaşımız önceden okulda dışlandığını şimdi ise kendisine alıştıklarını ve sevdiklerini söyledi. Bu trans kadın arkadaşımızın toplantıdan bir eşcinsel ve annesiyle aynı köyden akraba çıkması herkesi tebessüm ettiren ilginç hoş bir andı.

Daha sonra bir trans erkek annesi çocuğunun kimliğini ilk öğrendiğinde yaşadıklarını anlattı. İzmir'e gidip hormona başlayıp cinsiyet geçiş sürecini başlatacağını öğrenen annemiz bir gün çocuğunu aradığında İzmir'de olduğunu öğrenince yaşadığı şoku; "Ne şimdi, erkek mi oldun?" şeklinde dile getirmiş. Bu annemiz cümlelerine şöyle devam etti: "Geçmişte çocuğuma kötü sözler söyledim. Sözlerimi geri alma imkanım yok. Ama şimdi çocuğumun yanındayım. O benim çocuğum, sağlıklı olsun yeter. Kimse evladıma karışamaz" dedi.

Bir başka trans erkek arkadaşımız da bizlere ailesiyle yaşadığı sıkıntıları anlattı. Oluşum olarak en kısa zamanda arkadaşımızın ailesiyle iletişime geçeceğiz. Güzel haberlerle dönmek umuduyla...

Bir arkadaşımız; "Tüm dünya bana kötü şeyler söylesin, umurumda değil. Ama annemin söylediği bir kötü söz, her şeyden daha çok içimi acıtıyor." dedi.

Bizler bu yüzden ailelere açılıma, aile terapilerine, ailelerin toplantılara katılımına önem veriyoruz ve bu yolda ailelerimizle kol kola yürüyoruz.

Haftaya cuma toplantımızda tekrar görüşmek üzere...







15 Temmuz 2016 Cuma

Toplantılarımız Devam Ediyor




Denizli LGBTİ Aileleri Grubu olarak her cuma olduğu gibi, bu cuma da toplantılarımıza devam ediyoruz. Saat 20.30'da Always Kafe'deyiz.

11 Temmuz 2016 Pazartesi

Translık Üzerine Düşünmek | Ilgaz

(Devonte Hynes'ın grubu Blood Orange'ın "Cupid Deluxe" albümünün kapak resmi. Kendisinin sanatı, benim son günlerde translık üzerine düşünmem için bir neden.)

   Bu sayfada "translık" ve "queerlik"  üzerine düşüncelerimi paylaşabileceğim bir organ bulmaktan sevinç duyduğumu belirtmekle başlamak istiyorum. Çok sevdiğim müzisyen Devonte Hynes'ın son albümü "Freetown Sound"'un politik içeriği için dediği gibi, insan bazı şeyleri düşünmeden edemiyor. Ve herhangi bir nefret içermediği sürece, bana kalırsa fikirleri paylaşmak ancak genel yarar sağlayabilir.
  Yazılarım benim kişisel deneyimlerimle edindiğim fikirlerden oluşacak, bu yüzden genel geçer oldukları söylenemez. Tüm trans bireyler adına yazdığımı da iddaa edemem, çünkü her trans bireyin translığı tanımlamasının farklı olduğu kanısındayım. Ancak, herkesin aynı konumda olmaması fikir alış-verişinin olmayacağı anlamına da gelmez.
  Genel tanımlar açıklama yaparken kolaylık sağlar, ama gerçeği tam olarak yansıtmazlar. Yıllar içinde farklı insanların translığı çok farklı tanımladıklarını ve yaşadıklarını gözlemledim. Öyle ki tek ortak noktanın kişinin kendisine doğumda atfedilen cinsiyet normlarına büyük ölçüde uymaması olduğunu söyleyebilirim. Öyle büyük ölçüde ki, göze batıyorsunuz, ayrımcılığa uğruyorsunuz, şiddete maruz kalıyorsunuz. Tabi bir de kişinin kendisini trans olarak tanımlaması lazım. Ama bence "trans durumlar" da var. Yani trans bir bireyden bağımsız olarak, cinsiyet normlarına uymayan her durum. Trans olmayan bir erkeğin çok tiz tonda şarkı söylemesi gibi. Ama işin bu tanım boyutu uzar gider. Sonuç olarak norma uymama bazında trans olmak kişiye en başta toplum tarafından atfedilen bir kimlik. Yoksa her insan aynı şekilde doğuyor. Tam da söz aslında kimlik tanımlarının anlamsız olduğuna gelmişken şunu belirtmek istiyorum: eğer azınlık ve bastırılan bir konumdaysanız, size atfedilen kimliği benimseyerek haklarınızı aramak durumunda kalıyorsunuz. Çünkü teoride anlamsız olan kimliklerimiz, toplum hayatımızda etkin rol oynuyor ve silinip atılabilen şeyler değiller. Ama bu tamamen negatif anlaşılmasın; kimlikler çeşitlilik demektir ve çevrelerinde çok zengin kültürler oluştururlar.
  Evet, trans kimlik üzerine genel düşüncelerim bunlar. Aklınıza gelen, eleştiriniz olur, katkıda bulunmak istersiniz, çekinmeyin, yazın. İlla trans olmanız da gerekmez, bunlar herkesin düşünebileceği konular. Diğer yazımda benim, kendi translığımı nasıl algıladığıma değineceğim.

9 Temmuz 2016 Cumartesi

Benim Oğlum Eşcinsel || Bir Anneden Oğluna

   Merhabalar, sizlerle oğlumun eşcinsel olduğunu öğrendiğim andan itibaren hislerimi, düşüncelerimi, değişen duygularımı, düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Bugünkü yazımda olayın en başından, farklılıkların su yüzüne çıktığı günden bahsedeceğim.
      Oğlumun canı çok sıkılıyordu. Sürekli bir şeyler söylemek istiyor, sonrasında vazgeçiyordu. Ancak sıkıntılı halleri bir türlü değişmiyordu. Ben yorum yapıyor, soruyordum. "Paran mı yok?", "Derslerin mi kötü?", "Arkadaşlarınla aran mı bozuldu?" gibi bir sürü soru... O da sadece "Hayır!" diyordu. Yine sorular sorduğum bir gün bana aynı cevabı verdi, sonra birden sarıldı. Ben ısrarla sorular sorarken birden; "Anne, ben geyim!" dedi. Önce anlamadım, yüzüne baktım, tekrarladı. Şaşırdım, ne söyleyeceğimi bilmiyordum. "Anne, ben kadınlardan hoşlanmıyorum." dedive anlatmaya başladı. Konuştu, konuştu, konuştu...
        O konuşuyordu ama ben kendimi kocaman bir boşlukta hissediyordum. Sanki her şey susmuştu. Uzaklardan bir yerlerden oğlumun sesi bulanık bir şekildekulağıma geliyordu. Sonra birden içimden bir ses haykırdı. İsyan ediyordum. Neden? diye sordum kendime, neden, niçin? Kendimi suçladım, acaba nerede yanlış yaptım diye düşündüm. Yetiştirme tarzımı sorguladım. Tüm bu isyan sırasında oğlumu üzmemek adına yüzüne "gülümsüyordum", kırmamak için dikkatimi toparlamaya çalışıyordum. 
      Oğlum okula gittiğinde bilgisayarın başına geçtim ve araştırmaya başladım. Bir sürü bilgi vardı önümde, doğrusuyla yanlışıyla bir sürü bilgi. Birden aklıma çocukluğumda, yaşadığım yerde geçen bir olay geldi. Eşcinsel bir genç vardı, benden birkaç yaş büyük. Mahallenin ona yaşattıkları geldi aklıma. Baskılar, şiddetler ve daha niceleri.. Sonra oğlumun yaşadıklarını düşündüm. Hiçbir suçu, yanlışı olmadığı halde bunun sebepsiz yükünü, acısını taşıdı yıllarca içinde. Hayatın ne kadar boş ve anlamsız olduğu düşüncem, oğlumun elinden tutmam gerektiği ile doldu birden. Ablasını aradım. Ablası durumu bildiğini söylediğinde bir şaşırma da burada geçirdim. Bana neden söylemediğini sorduğumda, kendisinin paylaşmasını istediğini söyledim. Kızımın da kardeşinin yanında olduğunu bilmek de rahatlattı beni biraz. 
       Kabullenmeye çalışıyorum, başka bir yolu yok biliyorum. Oğlum sadece kendi gibilerini seviyor. O'nu sevmesinden dolayı suçlayamam, yadırgayamam ki... Hayatı ne kadar zor veya ne kadar kolay olur bilmiyorum; ama kolay gelsin oğlum. Canın sağ ya, o bana yeter.

Bu yazının devamı ilerleyen günlerde yayınlanacaktır. Bir yazı dizisi halinde belli aralıklarla sizlerle paylaşacağız.









8 Temmuz 2016 Cuma

Denizli LGBTİ Aileleri Grubu Haftalık Toplantımızı Gerçekleştirdik

   Denizli LGBTİ Aileleri Grubu olarak haftalık toplantılarımızdan birini daha gerçekleştirdik. Toplantımıza her hafta olduğu gibi, bu hafta da cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim kavramlarını tanıtarak başladık. Tanımlamalarımızın ardından kendimizi tanıttık ve belirlediğimiz bir gündemimiz olmadığı için katılımcılar arasında sohbet havasında bir toplantı gerçekleştirdik.
   Toplantımızın bu hafta il dışından bir konuğu vardı. Görme engelli bir trans erkek arkadaşımız, deneyimlerini bizlerle paylaştı. Görme engelli olmasının yanı sıra bir de trans erkek olmasının hayatındaki zorluklarından söz etti. Kendisini kabulleniş sürecinin ilk evrelerinde, akıl sağlığının yerinde olmadığını düşündüğünü, ancak daha sonra bu durumun bir hastalık olmadığını, doğal bir şey olduğunu fark ediş sürecini bizlerle paylaştı. İlerleyen yıllarda "Benim Çocuğum" belgeseli ile karşılaştığını, belgesel sonrası ailesine açıldığını, ancak bu durumun beklediği gibi devam etmediğini, ailesi ile sorunlar yaşadığını anlattı. Denizli gibi küçük bir şehirde böyle bir oluşumun ne kadar umut verici olduğunu da vurguladı.
   Toplantımıza bir trans kadın annesi de katıldı. Trans kadın annesi katılımcımız bizlerle yaşadıkları zorlukları, çocuğunu kabul ediş süreci, toplum baskısına nasıl göğüs gerdiği, kızının geçiş süreci gibi deneyimlerini bizlerle paylaştı. Kızının arkasında, O'na her zaman destek oluşu toplantımızın en mutlu edici anlarından biriydi.
   Toplantımıza katılan İranlı bir kadın arkadaşımız ise aseksüel olduğunu, aseksüelliğini kabul ediş sürecini, dönem dönem yaşadığı sıkıntıları bizlerle paylaştı.
   Toplantımıza katılan bir diğer trans erkek arkadaşımız ise; "Ben bedenime uymadığım için bedenimi kendime uyduracağım. Bedenim beni değil, ben bedenimi yöneteceğim." diyerek geçiş sürecinin kendince ne kadar önemli olduğunu vurguladı.
   Ayrıca toplantımızda arkadaşlık ve dostlukların, dayanışmanın ve mücadelenin ortak bir çaba ile zafere ulaşabileceğinin önemini konuştuk ve toplantımızı sonlandırdık.



Türkiye'de Trans Kadınların Sesi ve Muhteşem Çığlığı: Deniz Su Tiffany / Ben de Varım!

   Merhabalar!
   Bu yazımda sizlere bir yazar ve blogger trans kadın, bir blog ve bir kitaptan bahsedeceğim: Deniz Su Tiffany. Deniz'le tanışma hikayemiz, benim Halil Kandok ile röportajımdan sonra başladı. Röportajım sonrasında benimle iletişime geçti, kendi blog'u olan transkad.in sitesinde konuk yazar olarak bir yazımı yayınlamak istediğini söyledi. Ne yalan söyleyeyim o zamana kadar blogundan haberim olmamıştı. Transeksüellik ve Türkiye'de Transeksüellik ile ilgili bir çok yazı ve yayın araştırdığım halde rastlamamın nedeni tabii ki benim gözümden kaçmış olmasıydı. Velhasıl kelam ben de bir hafta kadar bir sürede yazımı yazıp yolladım o zamanlar biraz çekindiğim ama şimdi arkadaşım olan bu güzeller güzeli kadına.(Hala yazı yazma konusunda aman aman bir ilerleme kat ettiğimi söyleyemem ama "Edebiyat Ödülü" de istediğim yok.) Böylece onunla arkadaşlığımın temeli atıldığı gibi, benim de Türkiye'de transeksüelliğin basmakalıp yargılarda sınırlanmadığını, aslında neler yapabileceğimizi anlayacağım günler başlamış oldu. 
   Transkad.in blogu Türkiye'de yaşayan bir trans kadının, neler yaptığını, neler yapabileceğini, engelleri nasıl aşmaya çalıştığını, geçiş sürecinde yaşadıklarını anlattığı, Türkiye'nin dört bir köşesinden transeksüelleri konuk ettiği, okurun Türkiye'de transeksüellik ve trans geçiş süreci hakkında herhangi bir konuda bilgi edinebileceği bir blog. Deniz'in kalemi de oldukça eğlenceli ve bir o kadar da ciddi. Bunu gerek yazılarından, gerekse bir sosyal içerik platformu olan sitede yaptığı paylaşımlardan sizler de görebilirsiniz.
   Blog sitesi ve sosyal medyadaki katkıları bir yana; asıl değinmek istediğim konu Deniz'in yayımlanan kitabı "Ben de Varım!". Bu kitap Türkiye'de trans kadınlara biçilen rollerin ne kadar değiştirilebileceğini, trans kadınların sosyal hayata aslında ne kadar uyum sağlayabileceklerini, Türkiye'de transfobiyi bir transeksüel kadının geniş ufuklu gözünden anlamanızı ve yorumlamanızı sağlayacak güzel bir kitap. Kendi hayatından da güzel noktalara değinerek kendine has yazı diliyle bizlere transeksüelliği anlatan Deniz Su Tiffany'ye kendi adıma, bir trans kadın olarak teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Türkiye'de trans kadınların neler yapabileceğini apaçık bir şekilde bizlere gösteriyorsun. Yaptıklarınla alkışı hak ediyorsun.
                                                                                                                         Berrin DEDE


"Eğer din, dil, ırk ya da cinsel kimliğinizden ötürü ezilen bir azınlık mensubuysanız, canınızın yanmaması için sesinizi duyurmanız gerekir. Fakat ses nasıl duyurulur? Ya elinize alırsınız megafonu bağırırsınız meydanlarda, ya da diğer insanlarla birebir iletişim kurarsınız ve sizi tanımalarını sağlarsınız. Geçmişten bugüne kadar sadece eylem yapıp mücadele eden bir trans kadın portresi çizilmiş ülkede, üstelik nefret cinayetleri ve seks işçiliği boyutu varken, bu kitap iki yolun ortasından giderek sizlere ulaşmayı amaçlıyor. Eski gazete haberlerindeki "satırlı travestilerin dehşet saçtığı" manşetlerinden başlayarak tüm trans tabularını yıkmaya ve toplumun dışlanmış bir kesimine kucak açmaya hazır mısınız? Doğru bildiğiniz yanlışları başkalarından değil, bizzat bir transseksüelin ağzından okuyacaksınız. Cinsiyet geçiş sürecinden duygusal dalgalanmalara, aile ve ikili ilişkilere kadar translarla ilgili her şey bu kitabın içinde yer almaktadır. (Tanıtım Bülteninden)"

Denizli LGBTİ Aileleri Toplantıları Devam Ediyor

Denizli LGBTİ Aileleri Grubu her cuma günü olduğu gibi bu cuma da toplanıyor. Saat 20.30'da Always Cafe'de buluşuyoruz.

7 Temmuz 2016 Perşembe

Ege Ertuğrul'dan Denizli LGBTİ Aileleri Grubu ile Tanışma Hikayesi

   Merhaba, benim Denizli LGBTİ Aileleri Grubu ve Dr. Nilgül Yalçınoğlu ile tanışma hikayemi, Denizli LGBT Aileleri Grubu'nun bana nasıl yardımcı olduğunu bilmek istermisiniz? Öncelikle size biraz kendimi tanıtayım; Trabzon'da üniversite okuyorum, Tokatlıyım ve ailem Tokat'ta yaşıyor. Yaklaşık üç buçuk yıldıra ailem ile sıkıntılıyız. Yani aileme açılımımı gerçekleştirdiğimden beri... 2015 Haziran ayında hormon tedavisine başladım, daha sonra her şey daha da sıkıntılı olmuştu. Taa ki Nilgül Yalçınoğlu ile tanışana kadar. Nilgül Yalçınoğlu'nu benim çocuğum belgeselinden tanıyordum; ama her hangi bir konuşmamız olmamıştı.
   O dönem Annem intihar eşiğindeydi ve korkmaya başlamıştım, kendine birşey yaparsa ömrüm boyunca kendimi affedemezdim. Nilgül Hanım'ın oğluna ulaştım önce. Çok güzel bir şekilde dinledi beni. Yaşayış tarzımı, düşüncelerimi anlamaya çalıştı. Annesiyle görüşmek istediğimi dile getirdim. O'da beni yönlendirdi. Önce ben aradım Nilgün Anne'yi, sağolsun O'da beni Denizli'de yaşayan bir trans erkeğe, Yiğit'e yönlendirdi. Benim ailemin beni kabul etmeme nedeni "maneviyat"tı. Nilgül Hanım tıbbı açıdan çok bilgili bir bireydi; fakat manevi açıdan aileme ne derse desin, onların kabul etmeyeceklerini biliyordum. Bu yüzden o da beni Yiğit Abi'ye yönlendirdi. Yiğit Abi ile bu konunun manevi boyutunu konuştuk uzunca bir süre. Sonra ben anneme bir mektup yazdım, bu mektubun üzerine Nilgün Hanım ile tekrar görüştük. Ben ailemin çok "sığ" düşündüğünü, asla beni kabul etmeyeceklerini ve o ararsa ona saygısız davranacaklarını dile getirdim; ama yine de bana yardımcı olmak istediğini söyledi ve annemle görüştü. Bu görüşmede anneme kendisinin onu çok iyi anladığını, evladın önemli birşey olduğunu, bu günlerinde geçeceğini, o, yani annem kabul ederse herkesin de edeceğini, bunun Allah'tan geldiğini, ameliyatlarda korkacak birşeyin olmadığını, böyle davranarak kendini de evladını da (yani beni) yıprattığını anlatmış. Telefonun sonunda annem, "Benim Çocuğum" belgeselini izlemeyi kabul ederek bana karşı bir adım atmış bulundu. Sonrasında her ne kadar bu emirvakiden hoşlanmadığını dile getirse de, 8 ayın sonunda benimle barıştı ve konuşmaya başladı. Dışarıda bana rahatsız olacağım şekilde hitap etmekten vazgeçti. Sizin için küçük, benim için ise büyük bir adım atılmış oldu. Bugün bayram ve ben şu an memleketimdeyim. Ne kadar sakalımı kestirseler de, geriye kalan herşey çok güzel.  
Eğer sizin de böyle ilerlemeleriniz varsa bana ulaşmanızı rica eder, dinlemek ve yardımcı olmak, aynı zamanda dertleşmek de isterim. Herkese bol şans, iyi bayramlar.
                                                                                              
Ege Gökay ERTUĞRUL